Bol hastalıklı kış döneminin içerisindeyiz. Günümüz hastalıkları önceki yıllardan farklılıklar göstermektedir. Eskiden daha çok bakteriyel enfeksiyonlar ile mücadele ederken, antibiyotik devrimi ve aşılamalarda elde edilen başarılar ile birlikte bakteriyel enfeksiyonların sıklığında azalma gözlemliyoruz. Şehir merkezi nüfusunun artması, toplu yaşam alanları, şehir havasının daha kirli hale gelmesi ise daha çok viral enfeksiyonlar ile karşılaşmamıza sebep oldu. Görülen o ki önümüzdeki yıllarda Covid de olduğu gibi viral enfeksiyonları daha çok konuşuyor olacağız.
Virüslerin yaşayabilmesi için insan, hayvan ya da bitki hücresi gibi bir konağa ihtiyaç duyarlar, tek başlarına yaşayamazlar. Bazı virüsler sadece hayvanlarda ya da sadece insan epiteline tutunarak hastalık oluşturabilirken mutasyon geçirerek hem insan hem de hayvanlarda endemi, epidemi ve pandemi oluşturabilirler. Bu virüslere en iyi örnek domuz gribi, kuş gribi ve Covid sayılabilir. Ani başlayan ateş, kas ve eklem ağrısı, öksürük, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı, şiddetli halsizlik gibi şikâyetlerle kendisini gösteren gribe rino virüsler, RSV ve influenza virüsleri neden olur. Gribin başlıca bulaşma yolu hasta olan birisinin öksürmesi ve hapşırması sonucu etrafa yayılan damlacıkların solunmasıdır.
Özellikle havanın daha soğuk olduğu kış aylarında kapalı ortamlarda daha fazla vakit geçirilmesi gibi sebeplerle mevsimsel gribe daha sık rastlanır. Hastalığın bulaşma yolları damlacık enfeksiyonu ile solunum yolu ve elimizden ya da enfekte gıdanın ağız yolu ile alınmasıdır. Sözün kısası hastalığı birbirimize biz bulaştırıyoruz.
Enfeksiyonun yayılması için en büyük risk grubunu okul ve kreş ortamındaki çocuklar, toplu taşımada, asansörde, sinemada, restoranda aynı havayı soluyan bizler oluşturmaktayız. Biz olmadan virüsler yaşayamaz. Kapalı ortamların sık havalandırılması, ellerin yıkanması, toplu ortamlarda maske kullanılması, havlu, bardak, çatal bıçağın bireysel kullanılması, hasta kişilerin izole edilmesi sayılabilir. Aslında Covid döneminde aldığımız tedbirlerin bu dönemde de sürdürülmesi gerekir.
Virüsler için etkin antiviral tedavi seçenekleri çok sınırlıdır. Vücut savunması normal olan kişilerde antiviral kullanımı gerekmez. Kansızlık ve vitaminlerin düzeltilmesi, semptomların tedavi edilmesi yeterlidir. Bilinmesi gereken en önemli bilgi gribal enfeksiyonda antibiyotik kullanılması gerekmez. Antibiyotik kullanımı vücudumuzdaki faydalı mikroorganizmaları da yok edeceği için bakteriyel enfeksiyonlara açık hale geliriz ve uzamış enfeksiyonların en önemli nedenidir. Acil servislere başvurmanız da gerekmez.
Grip aşısını iki yaşından büyük tüm hastalarıma önermekteyim. Sonbaharda yapılan grip aşısı Şubat-Mart aylarında görülen grip salgınlarını önlemek içindir. Soğuk algınlığına etkisi yoktur. Özellikle ağır influenza tiplerine karşı bizleri korur. Hastalığın ortaya çıkmasını engelleyemese bile çok daha hafif geçirmemizi veya komplikasyonların ortaya çıkmasını engeller. Özellikle 65 yaşını aşmış kişiler, kronik hasalığı olanlar, organ yetmezliği olanlar hastanelerin yoğun bakım birimlerinde yatanların mutlaka aşılanması gerekir. Grip aşısı, aktif hastalığı olanlar ile yumurta proteinlerine karşı alerjisi bulunanlarda kesin olarak uygulanmamalıdır. Buna karşılık hamilelik aşıya engel oluşturmaz.
Proteinden zengin yiyecekler ile beslenme faydalıdır. Hastalarıma tavuk suyuna sebze çorbalarını öneriyorum. Adaçayı, kekik, zerdeçal, ıhlamur tüketilmesi savunma sisteminizi destekler.
Baharı sağlıkla kucaklamak dileği ile...